17 Ekim 2010 Pazar

Güney Amerika Başlangıç

Başlığa bakıp neden peki diye soracak olanlara kısa bir özet yapıp bundan sonrası için de ışık tutmuş olalım. 1978 Dünya Kupası süresince mavi beyaz çubuklu formalarıyla Mario Kempes ve arkadaşlarını o kadar çok sevmiştik ki sokak aralarında kendi aramızda yaptığımız maçlarda bile ben Kempes, bir diğeri ben Pasarella diye kendimiz isimler takar onlarla özdeşleşirdik. Tabi o dünya kupasında ilk defa tanıştığımız ve hayran olduğumuz bembeyaz konfetilerle Arjantin'in oynadığı her maçi her stadta şölene çeviren tribünleri de atlamamak lazım. O yıllarda Arjantin milli takımıyla başlayan bu sevgi ve uzaktan aşk, 1996 yılında bir bayram sabahı  Buenos Aires yollarına düşülmesiyle bütünleşmiş oldu. O dönemden bugüne kadar çok sayıda gerçekleştirmiş olduğum o kıtaya yapılan her yolculuğun bitimi havaalanına iner inmez bir sonrakinin başlangıcı oluyordu aslında. Bu başlık altında da bundan sonra Latin Amerika ile ilgili düşüncelerimi, yorumlarımı ve tabi ki anılarımı paylaşıyor olacağım. Hatta birincisi ile başlayalım isterseniz ..Eğer aynı sevgiyi ve /veya ilgiyi taşıyanlar varsa onların da yorumlarını,düşüncelerini paylaşmaları beni mutlu eder.
Bundan 8 ay kadar önce Şubat ayında Brezilya-Arjantin-Paraguay sınırında bulunan bir doğa harikası olan Igauzu şelalerini görmek üzere 10 günlük bir Güney Amerika seyahatine çıkmıştım. Bu seyahetle ilgili birçok detayı daha sonraları da paylaşıyor olacağım ama başımdan geçen bir olayı öncelikle paylaşmak istiyorum.Şelalerin Brezilya tarafında Foz De Igauzu kentinde kalıyor zaman zaman Arjantin ve Paraguay tarafına geçiyordum, dönüş günü 16 saatlik Buenos  Aires 'gerçekleşecek otobüs saatini beklerken kentin yan sokaklarından birinde dolaşırken bi anda gözüme beyaz fayanslar ve üzerinde Turqia yazısı çarptı kafamı kaldırmamla da 2 adet döner tezgahında döner kesen ustalar tabi ki). Görüntüleri filme aldığımı gören birisi içeriye davet edip demli çayın siparişini vermişti bile.Bir kez daha dünyanın neresine gidersen git bir Türk'e rastlarsın klişesi bir kez daha gerçek olmuş ,Hatay Samandağ'lı Gazi Usta ile tanışmıştık,hikayesi de oldukça ilginçti. Hatay Samandağ'dan kalkıp önce Rio 'ya sonra da Sao Paola 'ya gidip çeşitli girişimlerden sonra gelip yerleştiği bu ufak şehirde ilk restaurantının iş yaptığını görünce ikincisini açmaya karar vermiş.Zaten çayların bitimiyle beraber ikinci dükkanın hazırlıklarını görmek üzere yan tarafa geçmiştik bile. Bu arada lahmacunda kaliteyi ve lezzeti tutturmak için imalathanesine taşfırın yaptırmış ve bizim lahmacunların yapım işini de  Bruno isimli Paraguay'lı bir usta bu taşfırında hamuru kürekle fırına vererek gerçekleştiriyordu.)

Hiç yorum yok: