3 Aralık 2010 Cuma

Birşey Kaldı Gecelerden Birinde Senden...

''Bir şey kaldı gecelerden birinde senden
 Öncesinde bilinmemiş bir şey''

Hangimiz de kalmıyor ki? Bayramda gördüm özellikle bu ilk iki satırına  takılıp kaldığım mezartaşını,  ne kadar da basit ,yalın ve yumuşak görünüyor okuduğunuzda hayatın en acı tokadıyla karşılaşma anı..

Mezartaşları hep ilgimi çeker gözüm takılır mezarlık ziyaretlerinde, geride kalanların duygularını, yaşadıklarını yansıtır kimi zaman aynen bu resimde olduğu gibi, baksanıza çiçeklerin güzelliğine tazeliğine belli ki çok sık ziyaret ediliyor belki de hergün , o papatyalar ,laleler acaba ellinci, yüzüncü veya beşyüzüncü ziyarette mi konuldu bulundukları yerlere? O papatyaların herbirine hangi özlemler, yaşanmamışlıklar , keşkeler eklendi acaba ? O Mermerin şıklığına, parlaklığına baktığında insan kabul edemiyor,yakıştıramıyor orada cansız bir bedenin yattığına  ,sanki bir sergide,galeride hissi veriyor adeta..

Belki onlarca yüzlerce ziyaret daha olacak, bi o kadar da farklı çiçekler olacak o mezarın etrafında, ,İbrahim anne babasının ölümsüz çiçeği olarak yaşıyacak ,insanın okurken yüreğine oturan cümlelerle vermişler  zaten  suyunu, güneşini,havasını o mezara da çiçeklere de sonsuz kadar solmaması için.

Ben de on sene tanışmıştım o silinmez sesle annemi kaybettiğimde,herşeyi bildiğini zanneden biri için nasıl da yepyeni bir şey olarak çıkmıştı karşıma bu acı, tarif et anlat desen susmak ve boş boş bakmaktan başka bir şey yapamamanın çaresizliğidir  belki de sadece anlatılacak olan..Yok ki karşılığı, bildiğin hiç bir kelime, kavram anlatamıyor hislerini o anda..

Ne garip yeni baba olan birine nasıl birşey babalık duygusu diye sorduğunuzda çok klasik cevaptır, ''anlatmak mümkün değil yaşamak lazım'' der gözleri ışıl ışıl taze baba...

Ölüm öyle mi ya,mümkün mü ne hissettiğinizi haykırmak, belirtmek için karşınızdakine '' anlatmak mümkün değil yaşamak lazım'' demek içinizi karanlıkta açık denizde giden bir gemi sessizliği kaplamışken. ''Yaşaman lazım'' bu iki kelime doğuma ne kadar yakışıyorsa ölüme ne kadar da itici geliyor di mi?

Aslında o bilinmeyen, tarifsiz şey hep kalıyor yaşıyor sizle birlikte, bazen kulağınızda canım oğlum şeklinde bir fısıltı, bazen sizin için dökülen bir çift gözyaşı, bazen mutfakta koşuşturan bir gölge, bazen de kan kusarken kana kana içilen kızılcık şerbeti şeklinde..

Ama yine öncesinde hiç tanışmadığınız, bilmediğiniz bir istekle o gecelerden kalan bir sesin sonsuz dek size eşlik etmesini , hiç susmamasını istiyorsunuz..