25 Ekim 2010 Pazartesi

ARKADAŞ...

Melike Demirağ'ın Arkadaş şarkısı ne kadar da içten ve sıcaktır. Elinizdeki bir elmayı, cebinizdeki parayı, peyniri sıcak ekmeğe katık edip paylaştığınız arkadaşlıkları hatırlatır aslında dinlerken..İçi boş olmayan ,samimi, lafta kalmayan ölümüne arkadaşlıklardır o bahsettiği.

Sizi bilmem ama ben özlüyorum o günleri, o arkadaşlıkları varlığı da yokluğu da beraberce yaşadığımız günleri, bugünlerde ise artık arkadaşlıklar bir görev haline gelmiş hatta daha da ötesi çıkarlar duyguların önüne geçmeye başlamış durumda. İnsanların  artık sadece siz olduğunuz için aradığı sorduğu, hiç bir başka faktör kriter olmadan özledim lann seni diyerek aradığı günler galiba gerilerde kalmaya başladı.

Herkes bir mazaret peşinde, ya hayat koşuşturma vs diyor ya da cebinde beklettiği mazeretlerden birini o an çıkarıyor önünüze, aslında biliyorsunuz biraz sıksa dişini biraz fedakarlık yapsa görüşeceksiniz ama dedim ya ister modern dünyanın getirileri diyin ister büyük şehir yaşamı isterse yok olup gitmekte olan değerler duygular...

Tabi ki istisnalar var, tabi ki küçük şehirlerde belki daha farklı yaşanıyor herşey , tabi ki kendi çeverelerimizde de belki bir elin parmaklarını geçmeyecek belki daha azı kadarına sahibiz , hatta olmasında fazlası zaten , sahteyse samimi değilse istemiyorum ben öylesini sizler de istemeyin bence..Belki yaşlar ilerledikçe insan bunları daha fazla sorguluyor , kendisine bu maskelerin dışında o sıcaklığı nedensiz sahiplenmeleri yaşatanlar olsun istiyor etrafında. Sevmiyorum ben bana vakit ayırmayan , fırsat yaratmayan arkadaşlıkları, değer vermiyorum artık böylelerine veya direniyorum diyelim bazılarına da hala belki farkına varır diye..Araya sıkıştırılan , trafik sıkışıkken vakit geçirmek için gelen aramaları ayırt ediyorum , biliyorum ki o an bişey paylaşacak olsanız o varmak istediği yere ulaştığında anında yarıda kesecek konuşmanızı.. Sevmiyorum beraber yürürken, kahve içerken kafasında getirdiği binlerce tilkiyi ,istemiyorum onların da bizle beraber yürümesini o masada oturmasını, ben bir şey paylaşacaksam bana konsantre olsun o zamanı benimle paylaşsın istiyorum ..

İşte bunları gördükçe , yaşadıkça çekiyorum kendimi geriye izliyorum sadece olup biteni ve kuruyorum kafamda küçük duruşma odalarını , savcısının da  hakiminin de benim olduğum..o mahkemeleri bazen kalemleri kırarak hükmü veriyor, siliyorum hayatımdan bir kısmını , bir kısmını da bir sonraki celseye kadar erteleyerek..Uğraşıyorum bazı şeyler tükenmeden önlem almak için , bazen gururu bi kenara bırakıp arıyorum 2-3 defa üstüste bişeyler yapalım diye ama dedim ya karşı taraf squasha çevirince herşeyi , dönüp bana geldikçe o tekliflerim işte o zaman ben de boşvermeye başlıyorum o arkadaşlığa..

Herkes bilsin kıymetini bence elde kalan gerçek arkadaşlarının, daraldığı anda ona destek olan, sevincinde paylaşabilecek, beraberce gülmek eğlenmek istediğinde yanında olacak ama herşeyden önce tüm bunlarda samimi olacak..

Fedakarlık yapmaktan ,kendinden vermekten çekinmeyecekler kazanır sonunda , harcı sağlam olmayan , iskambil kağıdından oluşan ilişkilere sahip olanlarsa altındaki suyun yavaş yavaş ısındığının farkında olmayan kurbağalar gibi geç kalırlar hamlelerinde...
  



  

Hiç yorum yok: